HÜMEYRA ÇAVDAR- VİTRİN

Kaç zamandır, raflarından yeşil ve pembe çiçekli danteller sarkan bir vitrine özlem duyuyorum. Ancak bir
fotoğrafı bile yok elimde bu sızının . Hep başka başka vitrinlere ait bulduklarım. Yabancı evlerin, havasını
bir kez olsun solumadığım salonlarında; milatsız birer ağrıyla ihtiyarlayan vitrinlerini de ne yapayım?
Daha bugününü bile bilmediğim insanların, dünlerinde tozlanmış; o eski bayramlarında aklanıp paklanmış
devasa dolapları değil ki aradığım. Yahu halden anlayan biriyimdir. Bilirim: Önce bu dolaba hapsedilecek
en nadide parçalar seçilir züccaciye eşyalar arasından. Kristal cam bardaklar, bir balerin edasıyla tek
ayağının üzerinde salınan şekerdanlıklar , kahveyi çarçabuk soğutan koca ağızlı fincanlar başı çeker. İlkin
kibirlerinden yaklaşılmaz yanlarına da, sonra oturur ağlarlar yazgılarına. Varoluşsal sancıların kaynayan
kazanında ısınır suları. Hiç eşlik edememek midir, hep vitrindekilerin alnına yazılan, beş çaylarına, akşam
oturmalarına, kırk yıllık hatırlara ve kalabalıklarda biriken acı tatlı tüm o hatıralara. Bu meziyeti,
üzerlerine yapışmış bir toz yahut kir gibi atmak isterler, bırakmak isterler bulaşık suyuna. Bir cam şatonun
ardından öylece izlemek midir günleri, saatleri ve gelip geçen seneleri, yıllanan bayat soluklarla. Pek bir
kullanışsız porselen demlikler, bir parçası hep eksik, hep buruk yemek takımları ve yeşiliyle, mavisiyle
devasa su bardakları raflarına özenle dizilir bir bir, camları parlatılır ve hoyratça sergilenir içindekiler,
neredeyse Allah'ın emri peygamberin kavliyle istenecektir. Görücüler, yalnızca görünenin peşine
düşmekten ve görüneni beğenmekten birer âma olmuşlardır artık. Oysa bu nadide parçalardan biri
bestecidir belki de, öteki şair. Biri sazıyla, öteki kalemiyle dile gelir. Yeni bir memleket bulamazlar hayır;
barışı, huzuru ve esenliği ceplerinden öyle ha diyince de çıkaramazlar. Elleriyle koymuş gibi bulamazlar.
Ne kurak topraklara yağmur olurlar, ne dinmeyen dertlere deva. Var olan bir diyarın, ondan ayrı düşmüş bir
uzantısında meskenlerdir. Dünyayı ve dışarıda akıp giden hayatı, biteviye parlayan pencerelerinden
izlerler. Yüzlerine kapanan dolap kapılarını ittirecek gücü, kudreti bulamazlarsa da kendilerinde; kapıların
ardına dek açıldığı öyküler anlatılırlar durmadan.
Humeyra Çavdar