HİCRAN
Birazdan sıyrılacak gün karanlıktan aydınlığa, olacak adın gibi günlük güneşlik. Geceyi yırtacak sabah.
Sen yatağında narince kıvrılıp uyurken
Akmayı ihmal etmiş bir ırmaktır zaman
Ben hicrânına mahkûm aşık..!
Göğe el açıp yakaran meczup kadın..!
Veda etmemek için şiirlere,
Gidişini tek tek heceleyen
bir kalem ; ‘onun bıraktığı yara kalır sadece!’diyor aşığının defterine .
Anılar, anılar...Sende, iki dudak arasında alevlenen şehvet kadar ateşten ve tenime ödül olan hâr...
Bende ise her şeyin bittiği yerde yeniden başlayan ve yana yana kalbinin kapısında yatan aşk...
Yalnız bir gecenin hayaliydi ki uzak rüyalarda,
Sokulup sessizce sarsın bedenimi
çiçekli gülüşün.
Yok diyorum gam, yok ayrılık. Ne karanlık düşler ne de dilsiz ve üşüyen ruhum kalır sevgilim açıp gün gibi yüreğini, yıldızlı nefesinle öpüşürken.
Yakıcılığının tadıyla şahlanan kalbime vedaındır kurşun,
İçimi delip geçen müphem,
Sevda mı nefret mi bilmem, ya da başlangıç ve son .
Sûr’u duyduğumda, taşa dönen kalbine senin
Bir âh çekeceğim
Yeri göğü titreten…
Bak kıyameti getirmiş bu ayrılığa ağlayan bulutlar,
Haykırıyorlar gri semada
Gidişinden beri yağmur dinmedi daha.
Neyse... Dedim ya, birazdan sıyrılacak gün karanlıktan aydınlığa, olacak adın gibi günlük güneşlik. Geceyi yırtacak sabah.
BÜŞRA ATEŞ