HAYAT BİR “UMUT”

HAYAT BİR “UMUT”

“Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları da pek yakın olur.”

Hayatın içerisinde bazı zor anların içerisinde bulunuruz. Bu sorunları yer yer çözerken çözemediğimiz anlar da olur. Böyle anlarda bizlerde de bir takım bazı değişiklikler meydana gelir. Sinirlenebiliriz, üzülebiliriz ve umudumuzu da kaybedebiliriz. Bu durumların oluşması da normaldir çünkü anormal olana normal tepki verebiliyor olmak normaldir.

Bir şeylerin düzeni bozulmuştur ve bu düzeni eski haline getirmekte haylice zordur. Biraz da bu durumların içerisinde olmak, bu durumlarla hemhal olabilmek ve yaşayarak bazı şeyleri görmek gerekebilir. Durarak görmek ve görerek harekete geçebilmek misali. Durunca ve var olduğumuz yerde telaş etmeden kalınca oluşan durumu daha iyi analiz ederek bir şeylerin yerini değiştirebiliriz. Gecenin kararması doğaldır çünkü var olan bir durumdur ve bu karanlık geceler insanlar için de dinlenme alanlarından biri haline gelmiştir. Gün içerisinde ne yapılmış ise neyin arkasından koşturulmuş ise gecede bunları bir kenara bırakma hali içerisine gireriz. Vücudumuz normal gün içinde de dinlenirken zihnimizi dinlendirmek pek mümkün değildir. Bu gece vakti de zihnin dinlenebilmesi için insanlara verilmiştir. Gecenin içerisinde her şey sessizleşir ve sadece kendi kendimizle kalırız. Kendimize söylediklerimizin ve söyleyemediklerimizin sesleri yükselir. Bu kararan gecelerde yolları bulmak da zordur çünkü aydınlığa giden yolları çıkmakta kendi başına zorluk oluşturur. Ama nasıl ki her gecenin sabahı oluyorsa ve bu sabahın içerisinde de bizlere verilmek istenen şeyler gizleniyorsa ve bunları bulabilmek de bize düşüyorsa bunları yapabiliyor olmakta bu durumdan çıkmanın göstergesidir.

Hep aynı hal üzerinde kalmayız, sürekli olarak değişik ruh halleri içerisinde buluruz kendimizi. Umutsuz olarak bu durumların geçmeyeceğini düşünmek bizi var olan o konumumuzdan aşağıya çeker, yukarıya çıkartmaktansa. İnsanın fıtratında bu özellik yer almıştır, zor zamanlarda ayağa kalkabilmek, kalkamadığında ise bu durumun bizimle bir ömür boyu kalmayacağını bilebiliyor olmak, kendi var oluşumumuzda saklanmıştır. Saklı olanı gün yüzüne çıkarmakta ve çıkardığımızda neler olacağını görebilmekte bizlere bırakılmıştır. Kendi hayatımız üzerinde düşündüğümüzde bile bu halleri görebiliriz.

Hayatta en çaresiz kaldığımız ve en zor olarak nitelendirdiğimiz durumları düşündüğümüzde şu an hali hazırda olmadığını bizimle gelmediğini sadece o an’a ve o zamana has kaldığını görebilmekteyiz. Hayata karşı var olan bakışımızın, duruşumuzun farkında olabilmek gerekiyordur belki de. Var olanın üzerine giderek nelerin değişebileceğine ve nelerin sabit kalacağına karar verebiliyor olmak ve bunlar için de bir girişimde bulunabilmek önemini korur.

Hayatı kendi kabımızda şekil verebileceğimiz “bir oluşum” olarak gördüğümüzde, bireysel olarak bu hayattan ne istediğimize ve hayatın da bize ne sunmak istediğini ve neyi önümüze getirdiğini gördükten sonra bu “oluşuma” karşı bir şeyler yapabiliriz. Bize sunulan hayata baktığımızda da bazı detayları görebiliriz; yaşanılan bu hayat bize rahat ve mutlu olmamız için verilmemiştir aslen. Bu mutluluğu ve rahatı yakalıyor olabilmek hayatın getirilerinden biridir.

Zor anlarda büyümekte bu hayatın bize sunduklarından sadece biridir. Zor anlarla karşılaşarak büyürüz, gelişiriz, olgunlaşırız ve bazen de üzülerek acı çekerek bunları yaşıyor oluruz. Bu öğrenmeyi ve büyümeyi kabul etmediğimizde var olan o sorunlar sadece şekil değiştirerek hayatımıza gelmeye devam eder, biz anlamını anlayamadıktan sonra. İnsan bu duruma karşı umutsuz da olabilir ama her zaman bu hal içerisinde kalması sağlıklı olan değildir. Bu halden sağlıklı olarak çıkmasını, ümidini korumasını ve dayanıklı olarak kalmasını beklememiz ve görmemiz gerekir. Bu hallerin içerisinde kalarakta bu durumlar için zamanımızı veririz, daha çok zamanımızın olmasını bekler ve isterken.

Ömür kısa diyerek şikâyet ederiz, şu an bile arkaya dönüp baktığımızda hatırlayabildiğimiz çok az şey vardır ve belki de hatırlayabildiklerimizin içerisinde bazı anıları biz kendimiz üretmişizdir başkalarından duyarak ve görerek. Bu anıları hatırlayarakta ‘kendi yaşantımızdan bir parça olduğu’ yanılsamasının içerisine gireriz. Bu şikâyetin içerisinde de bazı çelişkiler vardır; gün dediğimiz an’da olmak olarak nitelendirdiğimiz şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için çok şeyler yaparız. Yaptıklarımıza bakacak olsak neler görürüz?

Bu gecelerin de elbet bir gün biteceğini, bitmeyen tek şeyin ömür olduğunu ki o da bilinmeyen bir zamanda biteceğini biliyor oluşumuz ve o buhranlı dönemlerde de nasıl ayakta kalabileceğimizin farkında olmak gerekmektedir. Var olan sosyal çevreyle, destekle veya kendinle kalarak zor zamanlardan çıkmanın mümkün olduğu gibi de farklı şeyleri denemekte iyi gelebilir.

Bunu da yaşayarak ve deneyerek görmek hem kendimizin hem de o dönemimizin iyileşmesine katkısı kaçınılmazdır.