Son dönemlerde yazdığı eserlerle senaristlerin dikkatini çeken ve sinemaya aktarılan kitaplarıyla adından sıkça söz ettiren korku ve gerilim türünün en çok satan yazarı Stephen King’in bu başarısının katlanarak ilerlediğini görüyoruz. Öyle ki “Paramparça” filmiyle Altın Küre ödülünü kazanan Fatih Akın da yakın zamanda, Stephen King'in Türkiye’de “Tepki” adıyla bilinen "Firestarter" romanını beyazperdeye uyarlayacak. Peki ya raflarda sürekli olarak gözümüze çarpan, milyonlarca okuyucuya sahip Stephen King’in bu başarısının sırrı nedir? Gelin bunu yazarın hayat öyküsü ile birlikte inceleyelim.
Çocukluk ve Gençlik dönemi
Stephen King, 1947'de Amerika Birleşik Devletleri’nde Portland'da dünyaya geldi. Stephen 2 yaşındayken anne ve babası ayrıldı. Kardeşi David ile birlikte annesinin yanında kaldı. 11 yaşında Durham’da okula başladı. 1966 yılında mezun olduktan sonra Orono Maine Üniversitesi’nde bilim okumaya başladı. Sonraları evlendiği, kendisi de yazar olan Tabitha Spruce ile burada tanışmıştır. İlk hikayelerini 1963’te henüz 16 yaşındayken yazdı ama bunları ancak 20 yaşındayken yayımladığı kitabında kullanabildi. İş bulamadığı için laboratuvarda çalışmaya başladı. Bazı dergilerde hikayelerini yayımlıyordu. Bu şekilde yavaş yavaş adını duyurmuştu. 1971 yılının sonlarına doğru da Maine’de İngilizce öğretmenliği yapmaya başlamıştı.
İlk Kitabı ve Basılma Öyküsü
1973 yılında ilk romanı “Carrie”, Türkiye’deki adıyla “Göz” romanı yayımlandı. Romanın piyasaya çıkması için zorlu süreçlerden geçen yazar kimi zaman umudunu yitirmiş ve pes etmiştir. Romanını bastırmak amacıyla basımevlerine giden Stephen King 30 basımevi tarafından reddedilmiştir. En sonunda başarısızlığı kabullenerek romanını çöpe atmıştır. Eşi romanı çöpten almış, onu yeniden başvuru yapması için ikna etmiştir. Yaptığı başvurulardan birinin kabul edilmesiyle 2.500 dolarlık avansı kabul ederek yazarlık hayatına ilk adımı atmıştır.
Carrie, bugün iki kere filme uyarlanmış ve Stephen King’in en başarılı yapıtları arasında sayılan, 350 milyon kopyası olan bir roman olmuştur. Bu denli başarılı olan yazarın yaşadığı bu sıkıntılar, şimdilerde insanlar için ders alınacak bir başarı hikayesine dönüşmüştür. Kendisi, birçok girişimciye örnek gösterilerek ne olursa olsun pes edilmemesi gerektiğinin vurgulanmasını sağlamıştır. Tabii burada eşinin desteğini de unutmamak gerekir. Kendisi “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” sözünü teyit eder biçimde bir davranış sergilemiştir. Bu nedenle bu başarının Stephen King kadar eşine de atfedilebileceğini düşünüyorum.
Sıra Dışı Bir Yazım Tarzı
Stephen King’i diğer yazarlardan ayıran en önemli özellik onun kitaplarını tasarlamadan yazmaya başlamasıdır. Başladığı kitabın sonunu kendisi de bilmez. Her şey yazım sürecinde ortaya çıkar. Neden olarak, önceden tasarlanan hikayelerin “kırıldığını” söylemektedir. Kimi zaman hikayeden bağımsız bir konuya değinerek bütün kitabı bir anda bambaşka bir boyuta çekebilir.
Kitap yazarken asıl olanın hikaye olduğunu, bu nedenle en çok hikayenin üzerinde durulması gerektiğini savunmuştur. Döneminin çok ilerisinde bir hayal gücüne sahip olduğu için günümüzde daha yeni ele alınan konuları, o çok önceden yazıya aktarmıştır. Özenle seçtiği bu hikayelerindeki akıcılıkla ön plana çıkarken aynı zamanda insanların zihnine fırçayla resmeder gibi yaptığı betimlemeleriyle de ustalığını gösterir. Milyonlarca okura sahip olmasının en büyük nedenleri arasında kendine has yazım stili ve hayat verdiği hikayelerindeki üstün hayal gücü gösterilebilir. Okurları onu, şu çok yerinde kullanılmış cümleyle özetliyorlar:
“Yeni bir şey yazdığınızı sanırsınız fakat muhtemelen Stephen King bunu daha önceden yazmıştır.”