DAHİ FİLOZOF ULUS BAKER

 

“Televizyon olmadığı için pencereden bulut seyretmeye başladım. Oradaki yayın çok iyi, haberleri daha güvenilir, gelip geçen bir iki uçak dışında pek reklam almıyorlar ve asıl önemlisi akşamları gök gürültülü sürpriz programlar var., filmler genellikle kırlangıçların hayatları üzerine ve belki biraz monoton, ancak oldukça realist.”

Bu sözler ülkemizde değeri pek anlaşılmayan, çoğu kesimin tanımadığı, hatta adını bile hiç duymadığı Kıbrıslı bir Türk ailenin oğlu olan ve Ankara’da doğan dahi filozof olarak anılan Ulus BAKERr’e ait. Ulus BAKER 14 Temmuz 1960 tarihinde Ankara’da doğar. Babası bir hekim ve annesi şair olan ulus BAKER ODTÜ sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak ders vermeye başlar.

Muhteşem bir Türkçenin yanında yedi dili ana dili gibi konulurdu. Ders anlatırken yabancı uyruklu öğrencilerinden soruları kendi dillerinden sorulmasını ister cevapları onların dilinden verirdi. Sosyolojinin yanı sıra Felsefe, Sinema, Tarih, Müzik ve Matematik alanlarında da olağanüstü bir bilgi birikime sahipti. Sahip olduğu bilgi birikimlerini diğer insanlara aktarma konusunda da çok ustaydı.

Bu dahi adam votka ve samsun216 müptelasıydı. Her fırsatta samsun216 ve votka içerdi. Yemek yemeyi bazen unutur biri ona hatırlatınca yerdi. üstü başı dağınıktı. Kıyafet alırken bedenine bakmaz alıp giyerdi. Pantolonu ona her zaman bol gelirdi. Pantolonuna kemer yerine ip bağlardı. Bu dünyaya ait hiçbir şeye önem vermezdi. Sokakta evsiz barkız gezen bir şarapçıdan hiçbiri farkı yoktu. Bir kazağı, pantolonu yıllarca giyerdi.

Ancak bu dahi adam konuştuğunda herkes susar pür dikkat onu dinlerdi. Felsefe ve sosyoloji üzerine onun kadar derin betimlemeler yapan kimse yoktu. Okunması gereken her şeyi okumuştu. ODTTÜ’nün kütüphanesiyle o kadar derin bir ilişkisi vardı ki artık kütüphanenin kokusu üzerine sinmişti. Spinoza hayranıydı. Spinoza’dan, Hegel’den çeviriler yaptı. 

Votka ve samsun216 müptelası olan ve Spinoza hayranı olan Ulus BAKER’in iki tane de kedisi vardı. İki kedinin ismini de Spinoza koymuştu. 

Bu dahi filozofumuz 2007 temmuzunda 47 yaşında hayata veda etti. Dahi bedeni alkole ve sigaraya dayanamamıştı ve giderken hüzün  geriye kalandır, biraz Blues dinleyin benim için diyecekti.

Felsefe ve sosyolojiye merakınız varsa kitaplarını edinin ve okuyun. Kitaplarını edinme durumunuz yoksa Youtube’de seminerleri mevcut

Yazımı bitirirken aşağıya  bu dahi adamın birkaç sözünü bırakıyorum

“Yazmak iletişim kurmak değil direnmektir!”

“Kederli ruhların desteklenmek ve propagandasını yapmak için bir despota ihtiyaçları olduğu gibi despotun da amacına ulaşmak için ruhların kederlenmesine ihtiyacı vardır.”

“Sen güzelsin kural dışı, bastıbacak, minicik. Ama sen güzelsin. Kapımın eşiği, son ruhsal tatil, duruşum, bozuluşumsun. Pazarlık etmem. Markette yoksun. Reklamın yok. Gerçekten güzelsin.”

“Her şeyi yargılayan akıldan başkası değildir; ama her şeyi yargılaması için önce kendisini yargılamak zorundadır.”

“Her şeyi anlamak zorunda değilsiniz. Anlamak yalnızca dünyayla ilişkimizin bir düzeyinden ibaret, tümü değil.”

“Gerçekten de insanlar bildiklerindense bilmeyip anlamadıkları şeylere inanırlar.”

“Doğa tipler üretmez, tipler sadece toplum tarafından meydana getirilir.”

“İnsan yeryüzün hastalığıdır.”

“Sanat direnendir. Ölüme, köleliğe, alçaklığa, utanca direnir.”

“Nefret eylemde bulunma gücünü kısıtlar.”

“Günümüzde herkes bir şeylere yabancıdır.”

“Her şeyin mübah olduğu bir dünya tanrıyı öldürmüş olmak zorundadır.”

“şiddet gerçekten söylenemeyen şeydir çünkü ona bir şeyi anlatmaktan umudu artık kestiğiniz anda başvurursunuz.” 

EMRAH KORKMAZ