Bizans Uygarlığı’nın Tarihçesi

Bizans İmparatorluğu olarak adlandıran ne bir devlet vardı, ne de kendisine “Bizanslılar” diyen bir halk.  Bizans dediğimiz uygarlık, Roma İmparatorluğu’nun varlığını Doğu topraklarında Hristiyanlaşarak sürdürmesinden ibarettir.
M.Ö. 509’dan başlayıp M.S. 330 yılında Byzantium’un, Konstantinople olmasına kadar, hiçbir tarihçi Roma İmparatorluğu’nu başka bir isimle anmamıştır. Ancak 330 yılından sonra Konstantinople’un Byzantium isminden esinlenen tarihçiler, Roma İmparatorluğu’nu Bizans İmparatorluğu diye anmaya başlamışlardır. Özellikle 16. yüzyılda bir Alman tarihçi Hieronymus Wolf Corpus Historiae Byzantinae adlı eserinde Roma İmparatorluğu yerine Bizans İmparatorluğu tabirini kullanınca, bu isim süreklilik kazanmış ve sonra gelen bütün tarihçileri de etkilemiştir. Dolayısıyla M. S. 330 yılından itibaren büyük Roma İmparatorluğu’nun ismi günümüze kadar tarihçiler tarafından çok kere Bizans İmparatorluğu olarak tabir edilmektedir.
Bizans İmparatorluğu’nun tarih, sanat ve mimarisi Cyril Mango’nun da açıkça ifade ettiği gibi, “Bizans sıfatına gelince, bu sözcüğün uygunluğu ile ilgili bazı ciddi itirazlar yapılabilir ve sık sık yapılmış da. Ama bu terim varlığını korumuştur ve kullanışlı bir etiketten ibaret olduğunu anladığımız sürece, bu terimi kullanmayı reddetmemiz ukalalıktan öteye gitmez. Gerçekte, hiç kuşku yok ki, Bizans İmparatorluğu diye bir devlet asla var olmamıştır.”

Çift Başlı Bizans Kartalı

Bizantolog Georg Ostrogorsky şunları yazar: “Bizans tarihi sadece Roma tarihinin bir devresi ve Bizans Devleti eski İmperium Romanum’un (Roma İmparatorluğu’nun) sadece bir devamıdır. Bizans, bilindiği gibi, bizim Bizanslı dediğimiz kişilerin bilmedikleri, daha sonraki devrin bir terimidir. Bunlar kendilerini her zaman Romalı olarak adlandırmış, imparatorlarını Roma hükümdarları, eski Roma Sezar’larının halef ve mirasçıları saymışlardır. Devletleri yaşadığı sürece Roma adı onları büyülemiş ve Roma devlet geleneği onların siyasi düşünce ve iradelerine sonuna kadar hâkim kalmıştır.” Bir örnek daha verirsek: Son Bizans İmparatoru XI. Konstantin Dragaş’ın (1449-53) imzası aynen şöyleydi: “Tanrı nezdinde Roma’nın gerçek İmparatoru ve Mutlak Hâkimi XI. Konstantin Palaiologos.” Avar, Sasani, Slav güçlerinin birlikte üstlendikleri Konstantinopolis Kuşatması (626), Romanya’daki Moldovița Manastırı’ndaki duvar resimlerinde görülüyor. Tarihçiler arasında Bizans İmparatorluğu’nun kuruluşu ile ilgili olarak çok farklı görüş mevcuttur. Bunları, Dioklitianos’un 284 yılında tahta çıkması, 324 yılında İstanbul’un inşasına başlanması, 330 yılında İstanbul’un resmi başkent olarak ilan edilmesi, 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun İmparator Theodosius tarafından oğulları Honorius ve Arcadius arasında Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılması ya da 476 yılında Roma şehrinin Cermenler tarafından ele geçirilmesi diye sıralarız. Bu tarihleri kabul etmeyen Bizantinistlere de rastlanır. Onlara göre VII. yüzyıldan önceki tarih Roma devletinin tarihidir ve bu dönem ancak protobizans, yani Bizans öncesi olarak adlandırılabilir. Bundan dolayı onlarda, Heraklios’un 610 yılında tahta çıkışı ya da 711 yılında III Leon’un imparator olması olayını Bizans’ın başlangıç noktası olarak kabul ederler. Bunlardan hariç bir enteresan görüş daha vardır. O da, 1204 yılında Haçlıların İstanbul’u ele geçirerek Roma devletini yıkmış ve İznik devletini kurmuş olması ve onun tekrar İstanbul’u ele geçirerek şehri tekrar başkent haline getirmiş olmasıdır. Bizans’ın başlangıç noktasında farklı görüşler olduğu gibi bitişi konusunda da farklı görüşler mevcutur. En yaygın olan görüş, 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethedildiği tarih, Bizans’ın bitiş noktasıdır. Bunun yanı sıra 1461 yılında Trabzon ve Mora despotluğunun Osmanlıya bağlanması da Bizans’ın bitiş tarihi olarak verilmektedir. 1204 yılında Haçlıların İstanbul’u ele geçirerek yağmalamasını ve burada 57 yıl süren bir devlet kurmalarını Bizans’ın gerçek yıkılış tarihi olarak gösteren tarihçiler de mevcuttur. Bununla birlikte Bizans’ın başlangıcı ile ilgili en kabul gören iki görüşten ilki;  395 yılında Roma İmparatorluğu’nun, İmparator Theodosius tarafından oğulları Honorius ve Arcadius arasında Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmasıdır. Bu yaklaşım doğrudur, çünkü 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Doğu Roma, başlı başına bir siyasal varlık olarak dünya sahnesinde yer almış ve ileride Bizans olarak anılmıştır. Diğer itibar edilen görüş ise 330 yılında Roma İmparatoru Büyük Konstantin tarafından İstanbul’un başkent ilan edilmesidir. Bizans’ın yıkılışıyla ilgili olarak 29 Mayıs 1453 tarihi en kabul gören görüştür.

Thedora, İmparator  Justınianus’un Karısı, San Vitale Bazilikası

Çok bilinen “Bütün yollar Roma’ya çıkar.” sözündeki Roma, İtalya’nın başkenti Roma olarak algılanır, ancak bu yanlıştır. Burada sözü edilen Roma, Bizans İmparatoru Büyük Konstantin’in kurduğu Nuova Roma-Yeni Roma, yani İstanbul’dur. Çünkü dünyada 330’dan başlayarak 1453 İstanbul’un fethine kadar bütün mesafeler, İstanbul’da Ayasofya’nın karşısında bulunan Milion Taşı esas alınarak ölçülmüştür. Milion Taşı, (0) kilometre noktasıdır. Bu nedenle, Bizans tarihi aynı zamanda, Byzantium, daha sonra Yeni Roma-Konstantinople olarak anılan İstanbul’un da tarihidir.

Milion Taşı

Kronolojik ya da klasik yaklaşıma göre Bizans imparatorluğu tarihi üç ana döneme ayrılmaktadır.
  1. 284 – 717 yılları Erken Bizans Dönemi tarihi
  2. 717 – 1204 yılları Orta Bizans Dönemi
  3. 1204 – 1461 yılları arasında Geç Bizans Dönemi
Erken Bizans Dönemi: Antik Roma kültüründen esas olarak bir Ortaçağ uygarlığı olan Bizans kültürüne geçiş uzun bir süreçtir, çünkü Ortaçağ kültürü, birçok açıdan Antik kültürün antitezidir. Bu dönüşüm süreci, genel olarak “Erken Bizans Dönemi” olarak adlandırılır ve kendi içinde farklı nitelikte dönemler barındırsa da, 4. yüzyıldan 7. yüzyıl sonlarına kadar sürer. 330 yılında Roma İmparatoru I. Constantinus’un küçük Byzantion kentini, Roma İmparatorluğu’nun ikinci başkenti olarak ilan ve imar etmesinden, 726 yılına kadar olan dönemi birçok sanat tarihçisi ve tarihçi Erken Bizans olarak adlandırır.

Justinianus Devrinde En Geniş Sınırlar, 550

Orta Bizans Dönemi: Orta Bizans Dönemi, 1204 yılında başkent Konstantinopolis’in IV. Haçlı Seferi’nde ele geçirilmesine kadar olan dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde Hristiyan dininin şekillendirdiği bir Ortaçağ kültürü egemendir. Kendisini oluşturan etkileri tam olarak hazmetmiş olan Bizans kültürü, artık onlardan bağımsız, kendi özgün niteliklerini oluşturmuş ve farklı bir kültür olarak ortaya çıkmıştır. Bizans tarihinde çok ilginç bir dönem olan İkonoklast (ikon kırıcı) dönem, aslında daha erken dönemlerden beri ruhban arasında süren teolojik bir tartışmanın, imparatorun taraf olmasıyla siyasi bir aksiyona dönüşmesidir. Tartışma, özellikle dini yapılardaki figürlü bezemenin din açısından caiz olup olmadığı ile ilgilidir.Bir kısım teolog, özellikle Tevrat’ı örnek göstererek Tanrı’nın “insan eliyle yapılmış” putlara tapınmayı yasakladığını, ancak Ortodokslar’ın kutsal kişilerin betimleri olan ikonlara saygıyı abartarak tapınma noktasına getirdiğini ve Tanrı’nın bu nedenle de Bizanslılar’ı cezalandırdığını öne sürmekteydi.

Bizans Lamellar Zırhı Klivanium (Κλιβάνιον); Osmanlı Ayna Zırhının Öncülüdür.

Geç Bizans Dönemi: İmparatorluğun başına gelen en büyük felaketlerden biri olan IV. Haçlı Seferi, imparatorluk sanatı ve kültürünün yaratıcı merkezi olan Konstantinopolis’i 1204-1261 yılları arasında elinde tutmuş, imparatorluk kültürüne en büyük zararı vermişse de, sürgündeki Bizanslılar kültürel üretimlerini sürdürerek varlıklarını korumuş, 1261 yılında başkentlerini Latinler’den geri aldıklarında, eski görkemli günlerindeki güçlerinde olmasalar da, uygarlıklarını yeniden canlandırmayı başarmışlardır. 1261 yılından 1453 yılına kadar olan dönem, “Son Bizans Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. . Özellikle başkentte kültürel bir canlanış, imparatorluğun genelindeki kötü gidişle çelişir bir görüntüdedir. Anadolu’da kaybedilen topraklarda yaşayan üst sınıflar, Konstantinopolis’e gelerek kültür ve sanata yatırım yapmıştır. Başkentte, Antik Yunan kültürüyle, bilim ve felsefeyle ilgili bir elit kesim oluşmuştur. Gerçi güçleri artık yeni mimari eserler yapmaya yetmemektedir —bunun bir istisnası bugün Kariye Müzesi olan ve 1321 yılında üst düzey bir bürokrat ve çağının entellektüeli olan Theodoros Metokhites tarafından yaptırılan ve zengin bir biçimde dekore edilen Khora Manastırı’dır— ama mevcut yapılar onarılmış, bunlara bazı ekler yapılmıştır. Bu küçük ama parlak dönem, bu nedenlerle bazı araştırmacılar tarafından “Bizans Rönesansı” olarak da adlandırılmaktadır. Rafael’in öğrencileri tarafından yapılan Konstantin’in Vaftizi adlı resim (1520–1524, fresk, Vatikan, Apostol Sarayı); Eusebius’un kayıtlarına göre (Erken Hristiyanlıkta din değiştirenlerin ortak bir özelliği olarak) Konstantin vaftiz törenini ölümünden kısa süre önceye kadar erteledi. Devletin başında bir İmparator bulunur, İmparatorluk babadan oğula geçerdi. Bizans tarihinde kadınların da bazen İmparatoriçe olduğu görülmüştür. Senato kanunların, dinî işlerin, büyük davaların görüşüldüğü, tartışıldığı yerdi. Başlangıçta İmparatorluk Diocése adı verilen eyaletlere ayrılmıştı. Daha sonra VIII. yüzyılda askerî ve mülkî yönetimin bir elde toplandığı tem’alara bölündü. Bizans ordusunun büyük bir bölümünü ücretli askerler teşkil ederdi. En önemli silahları Grejuva (Rum ateşi) denilen silahtı. Bu silah sayesinde İstanbul defalarca başka milletlerin eline geçmekten kurtarılmıştı. Bizans en çok Justinianus zamanında imar edilmiştir. Antemus ve İzidor adlı mimarlara Ayasofya Kilisesi (532-537)’ni yaptırmıştır. Gene Justinianus zamanından kalma Yerebatan Sarnıcı, Konstantin zamanında yapılmış olan Ayasofya’nın arkasındaki Aya İrini Kilisesi, mozaikleri ile ünlü Hora Kilisesi (Kariye Camii), Yedikule’deki Yaldızlı Kapı önemli mimarî eserlerdir.
  1. Bizans uygarlığının sınırları tarihsel süreç içinde sürekli değişmişse de, bu uygarlığın ana toprak parçası, başkent Konstantinopolis ile birlikte, esas olarak Anadolu olmuştur.Bu topraklarda Bizans uygarlığı 11 yüzyıla yakın bir süre varlığını sürdürmüştür. Bu, Anadolu’nun zengin tarihi boyunca birbirini izlemiş olan uygarlıkların içinde en uzun olan tarihsel zaman dilimidir.
  2. Bizans uygarlığının materyal kültür kalıntıları —en azından toprak üzerinde olanlar— nicelik olarak Osmanlı uygarlığının eserlerinden sonra ikinci sırada bulunmaktadır.
  3. Bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Bizans Dönemi kalıntıları, dünyanın geri kalan kısmındaki kalıntıların toplamından daha fazladır.
  4. Son arkeolojik katmanlardan birisi olarak ve Anadolu coğrafyasını uzun süre yurt edinmiş bir uygarlık olarak, Türkiye’de arkeolojik çalışma yapılan neredeyse her alanda Bizans kalıntılarına da rastlanmaktadır.
  5. Bizans kültürü ile Anadolu’daki Türk kültürü arasında bugün bildiğimizin çok ötesinde bir etkileşim vardır ve bu alan incelenmeyi beklemektedir
Kaynak Bizans İmparatorluğu’nun Kısa Tarihi A Short History of the Byzantine EmpireBizans İmparatorluğu Tarihi, (Şu Bizim Bizans, Byzantium 330-1453Bizans İmparatorluğu Ve Balkanlar (976-1076)Siyasi İlimler Ve Hukuk, Bizans Devleti (395-1453)Bizans Büyük Sarayı Yapıları Ve KurumlarıDoğu Roma (Bizans İmparatorluğu M.S. 395-1453)Bizans Devletinin Genel Özellikleri, Bizans Tarihinin Dönemlendirilmesi ve Bizans-Osmanlı İlişkisi