BAŞLIKSIZ ZAMANLARA-Nilay Şirin
Gitmek eyleminin ağırlığı altında eziliyorum. Varlığıma nüfuz etmiş sunturlu bir hayatın, doğrusu hayatın içindeki yaşanmışlıkların esareti ayaklarıma dolanan… Tüm savaşlarını verdim kalmanın; kalabilmenin demeliyim çünkü ihtimallere karşı direnmekti aslında yaptığım! Acziyetimin bastırılmış sesi içimde bir yerlerde, yüzüme derin çizgiler attı her vakit.
Gitmek eyleminin ağırlığı altında eziliyorum. Varlığıma nüfuz etmiş sunturlu bir hayatın, doğrusu hayatın içindeki yaşanmışlıkların esareti ayaklarıma dolanan… Tüm savaşlarını verdim kalmanın; kalabilmenin demeliyim çünkü ihtimallere karşı direnmekti aslında yaptığım! Acziyetimin bastırılmış sesi içimde bir yerlerde, yüzüme derin çizgiler attı her vakit. Kalmak için verdiğim zorlu savaşın ortasında ‘gerçeklik’ kavramımı yitirdiğimi, acı sözler söyleyen bir dost olup yüzüme vurdu çoğu zaman. Benim ısrarım çabaladığım onca şeyin ziyan olup gitmesine el vermeyişiydi gönlümün…
Ekmek kırıntısı umutlarla, koskoca hayaller kurdum bir vakit!
Kalmak ömrümden aldı!
Kalmak ruhumdan aldı!
Kalmak duruşumdan aldı!
Kalmak sınırlarımdan aldı!
Kalmak gençliğimden, duygularımdan…
Kalmak beni benden sıyırdı aldı!
Gitmenin sorumluluğunu daha erken kabullenseydim, yüreğimin hakkına daha az girerdim belki. Uzun cümleler sarf edilmiş başarılı bir Rus edebiyatı klasiği misali geride bıraktıklarım. Her ayrıntısı farklı bir zamanın, hastalıklı izlerini taşıyor. Nefes almaya çalıştığım dört duvar üzerime geliyor. Uyumaya çalıştığım yastığım taştan doldurulmuş sanki! Okuduğum kitaplar gitmenin uçurumundan beni bu defa çekip almıyor. Artık tutunacak haklı bir cümlesi kalmamıştır belki kalbimin, realist bir felsefeci göz dokunmuştur belki düşüncelerine kim bilir? Gidenler kalanları hiç anlamadı, kalmaktan vazgeçenlerin savaşını ise kaybediş sandı. Odamın dışında da bir hayat var, benden bağımsız akıyor, yaşım ileri değil fakat düşüncelerim hayli yorgun. Duvarın dibinde bir yere sinmiş kendi kendimi izliyorum, yavaş yavaş sönüşünü gözlerimdeki ışığın…
Konuşuyorum, bağırıyorum da kimse duymuyor, aslında bu en derin suskunluğum! Gidiyorum; gitmenin ne demek olduğunu bilmeyenler gibi değil, uzun bir mücadelenin öğretileriyle bu kez!
İhtimaller garının son treninin son yolcusu uğurlanıyor! Rayların tiz çığlığı, kapıların tozlu kapanışı, saatin son vuruşu zamanı ve buğulu camda yazısı bozuk bir cümle: GİDİYORUM!