Ateş Böceği -Funda Gündüz

Dün gece bir ateş böceğinin hayatının son anlarını görmek üzücü oldu benim için. Sokak lambasının altında salına salına mutlu bir şekilde dolaşırken yanlışlıkla lambaya değerek elektrik akımına kapıldı ve hayatını kaybetti ateş böceğim.

Küçük bedeni kendine göre çok büyük bir alev akımıyla düştü aşağıya. Belki tekrar kalkar, lambanın etrafında salınır diye düşündüm ama nafileydi sonuç. O ve onun gibileri hayattan akıp gitti, hiç sesleri bile duyulmadan.

Ateş böceğinin sessizce gidişi gibi kadınlarımızda öylece aktı bu hayattan. Gidişleri gibi sessizdi belki de hayatları. Belki de kahkahaları etrafı çınlatıyor, en güzel tınıları yansıtıyordu evrene. Tüm güzelliklerin ya da yaşadıkları zorlukların içinde elektrik çarpması gibi yok olup gittiler bu hayattan. Onları yok eden elektrik akımları neyin neden olduğunu anlayamayan birer vahşi yaratıktan farksızdı herkesin önünde.

Onların bir suç makinesi gibi ellerinde tuttukları suç aletleri elektrik akımı kadar güçlü ve öldürücüyken, hiç umurlarında değildi bu kadar cana nasıl kıyıldığı. Ateş böceği onlardan bir farkla şanslıydı. Ahlâk yoksunu, zalim bir elektrik akımı yüzünden ölmemişti. Çok daha masumdu onun ölümü.

Kirli ellerin kurbanı olmamış, mutlu halde gezinirken kader ağına takılmıştı. Ya kadınlarımız? Hayatın zorluklarıyla boğuşurken hangi ağa takıldılar? Hangi kin, nefret, kıskançlık zincirinde yok oldular? Hangi amaç için öldürüldüler?

Ateş böceğimi geri istiyorum desem gelir mi? Kadınlarımızı geri istiyorum desem duyan olur mu? Yitip giden kadınlarımızı geri istiyorum! Bugün değil her gün kadınlarımızı geri isteyelim. Cinayetlerin son bulmasını isteyelim. Evren sesimizle yankılansın, sesimizi unutmasın! Onları geri verebilecek misiniz bize?