AŞKIN ÖN SAFINDA DURAN ADAM
düş diye düş kurarlar halbuki uçurumlar düşerdi senin kıyılarından bir yürüyüş isterdi ayaklar senden sen takat dilenirdin bu yüzden rahmetin tadını bilir senin avuçların
Sen aşkın en yüksek perdesinde kılıç salladın
bu yüzden heybetli ve fırtınalı ıslıklar çalar senin dudakların
bir akşam yıldırım gibi budamıştın baştan aşağı bütün dallarımı
durgun ve yorgun iklimime bir rüzgâr katmıştın
solan çiçekleri yeşertmek gibi bir işe kalkışmıştın
oysa güneşe perde çekiyordu kara çehreleriyle kalabalıklar
ama sen bir diriliş marşı okuyordun da
uykuları kaçırırcasına iniyordu tepelerine
ölülerin yüzlerine haykırıyordun ölmediklerini
bu yüzden hırçın ve çığlık çığlığa senin için
Sen sözcüklerin en keskinleriyle okşuyordun başını aşkın
bu yüzden tavansız ve dipsiz senin hayatın
çelik kapılar kırar, duvarlar yıkardın
parmaklıklar sökerdin içinden insanın
bu yüzden sevilmezdin
kandın, tozdun, dumandın
oysa azat olmuş yürekler, nefesler, damarlar koşardı peşinden
sen avuç kadar bir yüreğe sığmış
zulme sıkılmış binlerce yumruktun
bu yüzden cenk meydanlarını andırır senin bağırın
uçurum kenarlarında dans eder ayakların
düş diye düş kurarlar
halbuki uçurumlar düşerdi senin kıyılarından
bir yürüyüş isterdi ayaklar senden
sen takat dilenirdin
bu yüzden rahmetin tadını bilir senin avuçların
Salih Melikoğlu