ANLATILAMAYAN

 Yazı denen yüce yaratığa o kadar uzak kaldım ki takma dişleriyle düşünen yaşlı bir adama dönüştüğümü hissettim bu yazıma başlamadan. Kötü bir düşünmenin, esir olmuş duygularıyla devam ettim: ‘ne anlatabilirim?’ diye.

Dinlediğim şarkı, ‘perişanım şimdi’. Kalbime işlenen ses, yalnızlığın zifiri karanlık mertebesindeki başka bir yoksunluğa sığınmışlık hali. İnsanın kendine zaman ayırmasının, kendini dinleyebilmesinin vakti mi? Herkesi bilemem ama benim için öyle. İnzivaya çekilmenin güzelliğinden ayrı, inzivandaki düşünebilmelerinin güzelliği, bu noktada huzuru kalbe sığdırabilenden…

Huzur gelir kalbe de beden eksik kalır mı kalbin kendine örüleninden? Siliniyor sıra sıra akla zararı makul olanlar. Ekleniyor ardı ardına gözleri her saniye kısan hoşnutluklar. Hani düşündüğün güzeldir ama uyuyanlar var, gecenin dördüdür diye gülemiyorsun, çok az sayıda yüzüne serpiştirilmiş tebessüm tohumları gibi! Tam tebessümde değil, yarım tebessüm hali belirgindir ya öyle işte.

‘Sebebi her şeyin, sen ne güzelsin!’demek geliyor içimden. Ve bir gülümseme yüzümün her kısmına yayılan, pekte yaşlanmamışım diyorum. Tabi sadece O’nun için desem yalan olur, illaki insanı sevindiren diğerleri de vardır.

MEHMET YUSUF KAPLAN