AN – ŞEYMA ÇALIŞKAN
O an, o saat, o gün, o ay, o yıl, o kişi, o sohbet… Birçok şey. Hiçbir zaman o an ki gibi yaşanmayacak olan birçok şey.
İşte, biz öyle anların kıymetini biraz geç anlıyoruz. Anlamakla da kalmıyoruz, özlüyoruz. “Keşke.” diyoruz… Misal, mutlu bir anımızı kafamızda geçen binbir düşünceyle, binbir kaygıyla kendimize zehir edebiliyoruz. Bir taraftan da kızıyoruz kendimize “Her şey olması gerektiği gibi olur.” diyoruz ve o anın içine dönmeye çalışıyoruz. Biraz itiyoruz kendimizi “Hadi.” diyoruz. Sonra aynı düşünceler, aynı kaygılar sarıyor bizi. Yine diyoruz kendimize “Hadi bırak, dön buraya.” Bir kısır döngü misali… Sonra sakince düşünmeye başlıyoruz. Kendi kendimizle tartışıyoruz, kendi kendimize akıl veriyoruz. “Geri döndüremeyeceğin ve geri dönemeyeceğin şeyler için üzülmeyi bırak. Olan oldu, yaşanan yaşandı. Sen şimdi “Daha iyisi ne olabilir?”, “Daha iyi ne yapabilirim?” düşüncelerine odaklan. Hayat gerçekten de keşke demek ve şikayet etmek için çok kısa. Gününü yaşa, anını yaşa, önüne bak. Olması gereken en doğru, en güzel zamanda seni bulur. Endişen olmasın.” Ah! Bu düşünce ne güzel.
Doğan Cüceloğlu der ki: “ bulunduğun anı tekrar yaşayamayacağının bilincinde olursan hayat sana daha anlamlı gelir.” Yaşadığımız anın kıymetini bilmek, bunun için çabalamak umuduyla…