122 yıl önce yaşayan Oscar Wilde Kimdir?

Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde

 (16 Ekim 1854, Dublin - 30 Kasım 1900, Paris), İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair.

İğneli üslubu ile geç Victoria dönemi Büyük Britanya'sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Bir dava sonucu fiili livata ve ahlaksızlıktan suçlu bulununca büyük bir düşüş yaşadı ve doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde Paris'te fakir bir otel odasında öldü.

Ramiz Dayı'nın "Herkes öldürür sevdiğini" dizeleriyle tanıyoruz.

Doğumu ve gençliği

Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin'de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almıştı.

Haziran 1855'te aile lüks bir bölgeye taşındı. Wilde’ın kardeşi Isola burada doğdu. Jane Wilde burada cumartesi akşamları Sheridan le Fanu, Samuel Lever, George Petrie, Isaac Butt ve Samuel Ferguson gibi isimleri davet ettiği partiler düzenlerdi. Wilde 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra Portora Kraliyet Okulu’na kaydoldu. Yazları aileyle geçiren Wilde kardeşler George Moore’la oyunlar oynardı.

Portora’dan mezun olduktan sonra Dublin’deki Trinity Kolejinde 1871'den 1874'e kadar eğitim gördü. Sıra dışı bir öğrenciydi, Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını, ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874'ten 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı.

Oscar Wilde hem iğneleyici zekası hem de ustaca gözleme dayalı toplumsal yorumlarıyla ünlüydü. Geç Viktorya döneminin en başarılı oyun yazarlarından biri olan Wilde, yetenekli bir klasikler uzmanıydı. Dublin, Trinity College’den Oxford Magdalen College için burs kazanan Wilde, çok geçmeden akademiden edebi dünyaya geçiş yaparak Londra’daki Estetik hareketin önde gelen şahsiyetlerinden biri oldu.

Evliliği ve ailesi

Oxford'dan mezun olduktan sonra Wilde, Florence Balcomb ile tanışacağı yer olan memleketi Dublin’e gitti. Fakat Florence, yazar Bram Stoker ile nişanlanınca Oscar, ona İrlanda’yı terk edeceğini yazdı. 1878’de İrlanda’dan ayrıldı ve buraya küçük ziyaretler gerçekleştirmek için, sadece iki kez döndü. Sonraki altı yılını Paris, Londra ve ABD’de geçirdi.

Londra’da kraliçenin danışmanlarından olan Horace Lloyd’un kızı Constance Lloyd ile tanıştı. Wilde ve Lloyd 29 Mayıs 1884'te Paddington, Londra’da evlendiler. Constance’ın 250 sterlinlik maaşı ikisinin de lüks bir yaşam sürmesini sağlıyordu. Çiftin bu evlilikten iki çocukları oldu: Cyril (1885) ve Vyvyan (1886). Babalarının yankı yaratan davasından sonra Constance ve çocuklar Holland soyadını aldılar. Constance 1898’de geçirdiği belkemiği ameliyatından sonra öldü. Cyril ise I. Dünya Savaşı’nda Fransa'da savaşırken öldü. Vyvyan uzun süre çevirmenlik ve yazarlık yaptı. Anılarını 1954’te yayımladı. Vyvyan’ın oğlu Merlin dedesi hakkında araştırmalar yaptı. Wilde’ın yeğeni Dolly, yazar Natalie Clifford Barney ile yaşadığı lezbiyen ilişkiyle tanınmaktadır.

Estetizmi ve felsefesi

Magdalen Koleji’ndeyken Wilde estetizm hareketindeki fikirleriyle tanındı. Saçlarını uzattı, "eril" sporlara karşı küçümsemesini her fırsatta dile getirdi ve odasını papatya, lale ve benzeri objelerle dekore etti.

Söylentilere göre bu hareketi ona River Cherwell’de bir boğma girişimine ve odasının dağıtılmasına yol açtı, fakat estetizm fikri halk arasında daha tanıdık ve olağan bir hale geldi. Springfield Republican gibi bazı yayınlar, Wilde’ın Boston gezisi sırasındaki estetizm ile ilgili konuşmalarından sonra onun anlayışının, güzelliğe ve estetiğe övgüden çok şöhret amacıyla yapılan bir hareket olduğuna karar verdi. Ayrıca Wilde’ın giyim tarzı da Higginson gibi eleştirmenlerin odak noktası haline geldi. Higginson, Unmanly Manhood gazetesine yazdığı mektupta Wilde’ın dişiliğinin erkek ve kadınların davranışlarını etkileyeceğinden ve şiirinin erkekleri dişil züppeliğe yaklaştıracağından endişe duyduğunu belirtti. Ek olarak Wilde’ın edebiyatı, eşcinselliği ve kişisel imajını inceleyerek onun hayat tarzını ve eserlerini ahlaksız bulduğunu açıkladı.

Wilde, John Ruskin ve Walter Pater’dan derin anlamda etkilenmişti. Bu iki edebiyatçı sanatın hayattaki yeri üzerine makaleler yayımlamışlardı. Wilde daha sonra ironik bir biçimde Pater’in depresif duyguları hakkında yorum yapacaktı: Pater’in ölüm haberi üzerine "O daha önce yaşamış mıydı ki?” demişti. Pater’in üslubuyla Dorian Gray’in Portresi’nde “Bütün sanatlar aslında kullanışsızdır." demişti. Bu yorum edebi anlamda okunmalıydı çünkü filozof Victor Cousin tarafından oluşturulan "Sanat sanat içindir." ideolojisini içinde barındırıyordu. 1879’da Wilde, Londra’da estetizm dersleri vermeye başladı.

William Morris ve Dante Gabriel Rosetti’nin okulunun tanıttığı estetizm, İngiliz mimarisinde büyük yer edinmişti. İngiltere’nin önde gelen estetik sanatçısı Wilde zamanının en göze çarpan simalarından biri oldu. Yine de zaman zaman paradoksları ve esprili sözleri nedeniyle garipsendiği de oluyordu.

Estetizm, genel olarak Gilbert ve Sullivan’ın operası Patience (1881)’ta karikatürize edilmişti. Patience, New York’ta büyük başarı sağlamışken; Estetizm, Amerika’nın kalan kısımları için hala anlamsız bir isimdi. Bu nedenle Richard D’Oyly Carte, Wilde’ı Amerika’da yapılacak bir konferanslar serisine davet etti. D’Oyly Carte bu gezinin Patience’ın başarısını daha da artıracağına inanıyordu. Bu gezi Wilde’ın 3 Ocak 1882’de SS Arizona gemisiyle Amerika’ya varmasıyla başladı. Bu olaya ait bir kanıt olmamasına rağmen, Wilde'ın bir gümrük memuruna "Deham dışında beyan edecek hiçbir şeyim yok." dediği rivayet edilir.

Amerika ve Kanada’ya yaptığı tur sırasında Wilde birçok kasaba eleştirmeni tarafından ayıplandı. The Wasp Wilde, estetizmi küçümseyen bir karikatüre gazetesinde yer verdi.

İngiltere’ye döndükten sonra Wilde, Pall Mall Gazette’de 1887’den 1889’a kadar köşe yazarlığı yaptı. Daha sonra Woman’s World dergisinin editörü oldu.

Siyasi fikirleri

Wilde hayatının büyük bir bölümü boyunca sosyalizmi destekledi. Ayrıca özgürlükçü yanını da Sonnet to Liberty şiiriyle gösterdi. Wilde ayrıca bir pasifistti. Ve "Özgürlük kanlı elleriyle geldiğinde onunla el sıkışmak zor olacak." demişti. Politika hakkındaki ana yazısı "Sosyalizmin Etkisindeki İnsan Ruhu" dışında Daily Chronicles’a hapishane reformunu destekleyen yazılar yazmıştı.

Lady Florence Dixie’nin 1890’da yazdığı Gloriana ya da 1900 Devrimi adlı romanda Hector l'Estrange kılığındaki Gloriana’nın Avam Kamarası'na seçilmesiyle kadınlar oy hakkı kazanıyordu. Dixie’nin l’Estrange karakterini yaratırken Wilde’ı temel aldığı açıktır.

Hapis Hayatı ve Sonrasında ölüme gidişi

Bir süre sonra Wilde’ın Lord Douglas ve Alfred Taylor’la ilişkileri basında yer etmeye başladı. Aktör Charles Brookfield’in de yardımıyla polisler Wilde’ın Londra suçlularıyla olan ilişkisini açığa çıkardı ve Wilde dava edildi.

Dava halkın büyük ilgisiyle 3 Nisan 1895’te başladı ve aynı şekilde 25 Mayıs’ta Wilde’ın büyük ahlaksızlık suçu nedeniyle iki yıl kürek hapsine çarptırılmasıyla bitti.

İlk başta Pentonville’de ve sonra Wandsworth’te yatan Wilde en sonunda Reading Zindanı'na transfer edildi.

Bundan sonra mahkûm C.3.3. olarak bilinen Wilde’a ilk başta kalem kâğıt bile verilmemişti; fakat daha sonra bu ihtiyacı karşılandı. Hapis günlerinde Douglas’a 50.000 kelimelik bir mektup yazdıysa da gönderme şansı bulamadı. Ölümünden sonra mektup Ross tarafından kısaltılarak De Profundis adıyla basıldı. 1962’de tam haliyle Oscar Wilde’ın Mektupları adı altında yayımlandı.

Hapis hayatı Wilde’a hiç yaramamıştı ve hayatının kalan üç yılını beş parasız bir halde geçirdi. Yine de hızlı bir biçimde eski zevklerine döndü. Reading Zindanı Baladı bu yıllarda yayımlandı.

Wilde, 30 Kasım 1900'de menenjitten öldü. Ölmeden hemen önce rahip Cuthbert tarafından Katolikliğe tekrar kabul edildi. Ölürken otel sahibi ve papaz yanındayken ünlü "Ya duvar kağıdı gider, ya ben." sözünü söylemiştir. Vefatının ardından Cimetiere de Bagneur mezarlığına gömüldüyse de, daha sonra yine Paris’teki ünlü Pere Lachaise’e taşındı ve Sir Jacob Epstein tarafından tasarlanan ve üzerinde erkek melekler olan mezartaşının altına gömüldü. Mezarı bugün bile hayranlarının öpücük izleriyle kaplıdır.

Yapıtları:

Mutlu Prens (1888)
Sosyalizmde İnsan Ruhu (1890)
Yönelimler (1891)
Dorian Gray'in Portresi (1891)
Narlı Ev (1892)
Lady Windermere’in Yelpazesi (1892)
Ehemniyetsiz Bir Kadın (1893)
Salomé (1893)
İdeal Bir Koca (1895)
Ciddi Olmanın Önemi Üzerine (1895)